Geçen Bir Yıldan Kalan Kitaplar (2019)

Anasayfa -> Blog / Kitabiyat > Geçen Bir Yıldan Kalan Kitaplar (2019)
Yorum Yapılmadı

Kitapları seviyorum; okumayı da, kitaplar hakkında konuşmayı da. 2019’un son gününü fırsat bilip modaya uyayım, son bir yılda okuduklarım arasından en beğendiklerimi listeleyeyim dedim. Aşağıda yer alan kitapların neredeyse tamamını, Yanlış Okumalar adlı okuma grubumuzda okumuşuz. Bu kitapların büyük oranda toplantılara katılan arkadaşlardan da onay aldığını söylemeliyim.

Önce kurguyla başlayayım.

2019, benim için, Coetzee’yi keşif yılıydı. Yıllardır haberdar olduğum, hakkında sürekli övgü duyduğum, hatta birkaç kitabını alıp kitaplığıma gömdüğüm Coetzee’yi okumak 2019’a nasipmiş. İlk olarak Barbarları Beklerken’i okudum. Güney Afrikalı yazarın eserlerinde sömürgeciliği konu edindiğini biliyordum. Buna rağmen, daha genel bir bakışla, yani iktidar-toplum ilişkisi bağlamında okumayı denedim. Salt sömürgecilik temelli okunmasının haksızlık olduğunu düşündüm. Görev yaptığı mahalde, yerli halkla ılımlı bir ilişki kuran devlet/imparatorluk/sömürgeci görevlisinin, tabi olduğu sistemin parçası olarak işlenen cinayetlere ortak olma hissiyle çektiği acıdan çok etkilendim. Coetzee’yi grupça beğenince, bir sonraki dönemde de Utanç’ı okuduk. Geçen süre içinde Barbarları Beklerken kafamın bir yerinde sürekli döndü durdu ve zihnim beni kitabı sömürgecilik vurgusunu öne çıkararak okumaya ikna etti. Utanç’ı zaten bu çerçevenin dışına çıkararak okumak çok kolay olmasa gerek. Romanın bazı kısımlarında, kelimenin tam anlamıyla nefesimin kesildiğini söylemeliyim. Yanlış Okumalar’da toplantıya katılan arkadaşlarla yürüttüğümüz en hararetli tartışmalardan birinin Utanç vesilesiyle gerçekleştiğini söyleyebilirim. Hepimiz yüksek sesle bir şeyler söylemeye çalışıyorduk; Coetzee’ye ve kahramanlarına duyurmak istediğimiz şeyler vardı; eylemlerini, tercihlerini, perspektiflerini eleştirdik, öfkelendik, üzüldük, içlendik.

Yanlış Okumalar’da beğendiğimiz bir başka kitap, Yu Hua’nın Yaşamak’ı. Çin köylüsünün yaşadığı nesiller boyu devam eden acının bu kadar sade bir dille anlatılması hepimizi etkiledi.

Ernst Jünger’in Cam Arılar’ı hakkında kafam karışık. Usta bir yazar, besbelli. Bir neslin kendi kısacık hayatlarında şahit olduğu moderleşme/makineleşme süreci ve insanların hayatlarının bir kısmının hızla eskiyişi, bu eskimeye gösterilen direnç, biraz teknolojiye ilişkin felaket tellallığı ama aynı zamanda başarılı bir fütürizm… Diğer arkadaşları tam hatırlamıyorum ama beni kızdırdığı pek çok yer vardı; ne ki bu, kitabın kötü olması anlamına gelmiyor. Grupta uzun ve tutkulu bir tartışmaya sebep olması hasebiyle kitabı okuduğum için mutluyum.

Zaman zaman hukukçular için roman tavsiyelerinde bulunuyorum. Bu listeye üst sıralardan giriş yapan bu senenin kitabı, Malamud’un Tamirci’si. Rusya’da, bir Yahudi’nin, ama elbette genel itibarıyla Yahudilerin, maruz kaldığı ayrımcılığı konu alıyor roman. Bir tarafta ayrımcılığın sistematik şekilde hem devlet görevlileri hem de toplum tarafından akıl dışı gerekçelerle hayata geçirilmesi, diğer yandan mağdurun masumiyetiyle birlikte şaşkınlığı fakat sonradan sadece yaşayarak bile nasıl direnilebileceğini göstermesi. Yanlış Okumalar müdavimlerinden eksiksiz onay alan kitabın içeriği hakkında çok konuşamadığımızı hatırlıyorum çünkü hepimiz nasıl etkilendiğimizi tasvir etmekten olaylara bakmayı ve tartışmayı unutuvermiştik.

Yanlış Okumalar’ın bir süredir toplantılara katılamayan mütemmim cüzü Kıvılcım Turanlı’nın tavsiyesiyle okuduğumuz Güvercinler Gittiğinde (Mercé Rodoreda) ise, duygusal bakımdan beni yılın en çok etkileyen kitabı. İspanya İş Savaşı öncesi ve sonrasında, devrimcilere katılan sorumsuz kocasının yokluğunda iki çocuğuyla hayata tutunmaya çalışan bir kadının hikayesi… Yazarın kitabın sonunda yer alan kitap hakkındaki yorumlarını okumamanızı tavsiye ederim; kitap yazarının zannettiğinden çok daha güzel.

Nihayet, Bursa’dan, MunganArt’ta Gökhan Yavuz Demir’in edebiyat atölyelerinden gelen bir tavsiye üzerine okuduğum Mahcubiyet ve Haysiyet’le kurgu kısmını kapatayım. Dag Solstad’ın anlattığı hikâyenin kendisi çarpıcı elbette fakat hikayesini anlatış tarzı öylesine ustalıkla kurgulanmış ki, sıkıldığınız yerde yazarın sizi tam da sıkmak istediğini, kafanızın karıştığı yerde yazarın tam da kafanızı karıştırmak istediğini, çünkü bir yerde anlattığı durumun sıkıcılığını vurgularken başka bir yerde anlatıcının kafasının karışıklığını aktarmak istediğini fark ediyorsunuz. İşin doğrusu, Solstad’ın romanını yazarken nasıl çalıştığını, romanı yazma sürecini çok merak ettim. Kim bilir romanı tasarlarken ne çok not tutmuş, yazarken ne çok çapraz atıf kaydı tutmuştur. Bu ince işçiliğin farkına vardıktan sonra, romandaki her bir unsurun diğer unsurlarla bir şekilde kasten bağlantılandırıldığını düşünerek kendini kolayca göstermeyen yeni anlamların peşine düşüyorsunuz. Bildiğim kadarıyla Solstad’ın Türkçede başka bir metni yok. Umarım çok geçmeden yeni eserlerini okuma imkanına sahip oluruz.

Kurgu listesi şöyle:

J.M. Coetzee, Barbarları Beklerken, Çev. Dost Körpe, Can.

J.M. Coetzee, Utanç, Çev. İlknur Özdemir, Can.

Yu Hua, Yaşamak, Çev. Bahar Kılıç, Jaguar.

Bernard Malamud, Tamirci, Çev. Başak Yenici, Kafka.

Ernst Jünger, Cam Arılar, Çev. Mert Moralı, Jaguar.

Mercé Rodoreda, Güvercinler Gittiğinde, Çev. Suna Kılıç, Alef.

Dag Solstad, Mahcubiyet ve Haysiyet, Çev. Banu Gürsaler, YKY.

 

2019’da kurgu dışında da güzel kitaplar okudum. Burada saymak istediklerimin biri dışında hepsi Yanlış Okumalar listesinden. Bu listedeki beş kitabın dördü için kitapları okur okumaz bir şeyler yazmışım. Her biri için ilgili yazıya bakabilirsiniz.

Denizer Şanlı’nın Düşman Ceza Hukuku hakkındaki değerlendirmem için lülfen tıklayınız. 

Jean Améry’nin Suç ve Kefaretin Ötesinde başlıklı kitabı hakkındaki değerlendirmem için lütfen tıklayınız. 

Nurdan Gürbilek’in Sessizin Payı başlıklı kitabı hakkındaki değerlendirmem için lütfen tıklayınız. 

Sebastian Haffner’in Bir Alman’ın Hikâyesi başlıklı kitabı hakkındaki değerlendirmem için lütfen tıklayınız.

Son kitap, Boş-Beleş Çalışma başlıklı. Çizimlerle desteklenmiş bir kısa kitap, restoran sektöründe çalışan işçilerce yazılmış. Hepimizin bir şekilde girip çıktığı restoranlarda, ama özellikle de büyük restoranlarda nasıl bir çalışma düzeninin bulunduğu, emek sömürüsünün boyutu, bu sektördeki çalışmanın emekçilere yüklediği fiziksel ve duygusal yükü etkileyici bir tarzda anlatıyor. Kitabın görünürlük kazanmamış olması şaşırtıcı.

Kurgu dışı liste şöyle:

Denizer Şanlı, Düşman Ceza Hukuku, NotaBene.

Jean Améry, Suç ve Kefaretin Ötesinde, Çev. Cemal Ener, Metis.

Nurdan Gürbilek, Sessizin Payı, Metis.

Sebastian Haffner, Bir Alman’ın Hikâyesi, Çev. Hulki Demirel, İletişim.

Boş-Beleş Çalışma, Çev. Şefika Kamcez, Tekin Yayınevi.

 

Kitaplarla, okur olmanın yanında, çevirmen olarak da ilgiliyim. Bu yılın benim hesabıma üç ürünü var. Onları da anmadan geçmek istemem.

Bu yıl yayımlanan ilk çevirim, Rus devrimci Vera Figner’in biyografisi. Kitabı çevirirken çok heyecanlandığımı söylemeliyim. Hem bilmediğim bir konuyu okuyup öğrendim, hem etkileyici bir hayat hikayesine şahit oldum hem de hukuk dışı bir metin çevirmenin keyfine vardım. Rus devrim tarihine ilgi duyanlar için değerli bir eser olduğunu düşünüyorum. Sibel Özbudun’un kitaba yazdığı takdim yazısını şuradan okuyabilirsiniz. 

İkinci çeviri, Eugene Volokh’a ait Akademik Metinler Nasıl Yazılır? – Hukukçular İçin Rehber başlığını taşıyor. Kitaba çevirmen olarak yazdığım sunuşa şöyle başlamıştım:

"Hukuk fakültelerinde, bir fakültede öğrenmeyi bekleyebileceğiniz pek çok şeyi öğrenemezsiniz. Öğrenmeyi bekleyebileceğiniz ama bahsinin bile geçmeyeceği şeylerden biri “akademik yazma”dır. Hukuk fakültesi öğrencileri nadiren ödev yapar, bu ödevlerin nadiren bilimsel makale formatında olması istenir, bilimsel makale formatında yazılması istenen ödevler nadiren bu koşula uyabilir. Öğrencilerin bilimsel makale formatında ödev hazırlaması mümkün değildir çünkü akademik yazmaya ilişkin ne bir ders ne de bir yol gösteren vardır."

Önem verdiğim bir konuda, hukukçulara katkı sağlayacağını düşündüğüm bu kitabı çevirdiğim için bir miktar gururluyum. Kitap da hızla okurunu buldu, kısa sürede ikinci baskısını yaptı.

Üçüncü ve son çeviri ise, Eveline Feteris’in Hukuki Argümantasyonun Temelleri başlıklı eseri. Bu kitabın ilk edisyonunu yaklaşık on yıl önce çevirmiştim. Uzun süredir piyasada bulunmayan çeviriyi yeniden yayımlayalım diye konuşurken, ikinci edisyonun yapıldığını gördüm. Yazar birkaç bölüm haricinde kitapta ciddi değişiklikler yapmıştı. Benim için yeni bir kitap çevirmek anlamına gelen bu ikinci baskının, hukuki argümantasyon alanındaki çalışmalara katkı sağlamasını umut ediyorum. Kitap için yazdığım bir takdimi şuradan okuyabilirsiniz. 

Kısa sayılmayacak bir “etkileyici kitaplar” listesi çıkarabilmiş olmak, 2019 yılının küçük dünyamdaki en güzel kısmı. 2020’de de benzer bir liste çıkarabilmek umuduyla…

 

 

 

Yorum Yapılmadı
Yorumlar
Yorum Yap

Kategorideki Diğer Yazılar