Law Türkçeye genellikle hukuk veya yasa/kanun şeklinde çevriliyor. Yerine göre ikisi de doğru. Sanırım “hukuk kuralı”nı da bu ikiliye ekleyerek üç Türkçe karşılıktan bahsedebiliriz. Fakat ne zaman hangisini kullanacağını bilmek için hem Anglo-Sakson hukukunda law kelimesinin hem de Türkçede hukuk, yasa, kanun, hukuk kuralı’nın hangi anlamlara geldiğini bilmek gerekiyor. Bunu kavramanın en garantili yolu elbette İngilizcede ve Türkçede konuyla ilgili metinlerin çokça ve derinlemesine okunması. Burada ancak temel düzeyde birkaç örnek verebilir ve bazı riskli durumlara işaret edebilirim.
Türkçede hukuk dediğimizde öncelikle bir kurallar bütününe gönderme yaparız. Bu kurallar, mesela TDK Sözlük’te, meclis tarafından çıkarılmış yasalar/kanunlar olarak tanımlanmış. Ne var ki işin burası biraz sorunlu. Çünkü hukuk fakültelerinde daha ilk haftalarda hukukun kaynakları konusu anlatılırken yazılı hukuk kuralları kadar yazısız hukuk kurallarından da bahsedilir, ki zaten yazılı hukuk kuralları da yasalardan/kanunlardan ibaret değildir. Dolayısıyla hukuku oluşturan kurallar, sadece yasalar değildir. “Hukuken böyle bir hakkınız yok” dediğimizde, sadece yasalardan/kanunlardan değil, anayasadan başlayarak bütün bir mevzuattan, aynı zamanda mahkeme içtihatlarından da bahsetmiş oluruz.
Bunu anlamak niye önemli? Önemli, çünkü İngilizce metinlerde geçen law kelimesi ile karşılaştığımızda öncelikle düşünmemiz gereken, bir kurallar bütünü olarak hukuktan mı yoksa o bütünü oluşturan kurallardan mı bahsedildiği. Bize bunu verecek olan, law kelimesinin içinde bulunduğu bağlam. Mesela, American/British law ifadesi, kuvvetle muhtemel bir bütünlük olarak “hukuk”a atıf yapıyordur, yani Amerikan/İngiliz hukuku. Fakat böyle olmama ihtimali de var. Bunu ancak bağlamdan çıkarabilirsiniz.
Peki önerdiğim hukuk kuralı nereden geliyor ve tam olarak ne anlama geliyor? Anglo-Sakson hukukunda içtihat hukukunun da ağırlığı nedeniyle law kelimesinin bir bütünlük olarak hukuka işaret etmediği durumlarda, kıta Avrupası hukuk sisteminin kural deme alışkanlığına sahip olmadığı bazı “hukuki olması gereken” ifadelerine işaret edilebiliyor. Mesela, içtihat hukukunda mahkemelerce geliştirilmiş ama kıta Avrupası hukuk sisteminde olduğu gibi somut ve değişmez şekilde kayda geçirilmemiş pek çok kuraldan bahsetmek mümkündür ve bunlar da law kelimesi ile karşılanır. Eğer Türkçede bunlara yasa/kanun diyecek olursak, kıta Avrupası hukuk sisteminin bu kelimelere verdiği anlam ve kelimelerin çağrışımları nedeniyle parlamentolar eliyle yasa/kanun adıyla çıkarılmış kuralların kastedildiği zannedilebilir. Üstelik daha önce de söylediğim gibi yasalar dışındaki yazılı hukuk kuralları da law kelimesiyle karşılanmış olabilir. Böyle olunca ciddi bir anlam kayması yaşamak mümkün. Zira bir belediye meclisi kararına yasa/kanun deme alışkanlığımız yok. Bunun yanında Türkçede kanun kelimesinin kullanımının law kelimesine yakın olduğu durumlar da var. Fakat bu kullanım büyük ölçüde düşmüş durumda ve kanun yerine yasa kullanıldığında, kanun kelimesinin o daha geniş anlamına yaklaşmak mümkün görünmüyor.
Mesela bir başka kalıp olan applicable law’a bakalım: Türkçede yerine göre elbette uygulanabilir yasa/kanun/kural olabilir fakat applicable law çoğunlukla daha geniş anlamda uygulanabilir hukuk anlamına gelir. Yani somut olaya uygulanması mümkün olan hukuk kurallarının tamamına gönderme yapılır.
Bu sorun kendini legal kelimesinde daha çok gösteriyor. Zira bu farklılıklardan haberdar olmayanlar legal kelimesini yasa/kanun ile karşılamayı tercih ediyor, sonuçta legal rights için yasal haklar denebiliyor. Kimi zaman haklar elbette yasa kaynaklı olabilir ama çoğunca kastedilen tek bir yasa değil, daha geniş bir kurallar ağının, yani hukukun kaynaklık ettiği haklardır, dolayısıyla legal right, özel bir yasaya/kanuna atıf yapmıyorsa, hukuki haktır.
(Legal right demişken, sıklıkla kullanılan bir kalıba da değinip geçeyim: rights and duties. Türkçede bazen haklar ve ödevler/görevler gibi çeviriler görüyorum ama bildiğim kadarıyla Türkçedeki kullanım haklar ve yükümlülüklerdir. Hatta kimi zaman rights and duties’i hak(lar) ve borçlar şeklinde bile çevirmek mümkündür. Çünkü Türkçede bir kişinin hak ve borçlarından söz ettiğimizde, özel hukuk anlamındaki borçtan değil, daha geniş hukuki yükümlülüklerinden bahsederiz. Dolayısıyla rights and duties kalıbını haklar ve yükümlülükler veya hak(lar) ve borçlar şeklinde çevirmenizi öneririm.)
Bunun yanında bu söylediklerim daha çok modern ve çağdaş hukuk anlayışına ilişkin. Modern hukuk öncesine ait metinlerin çevrilmesinde ve anlaşılmasında, zaten iktidarlar tarafından vaz edilmiş pek az kuralın bulunduğu bir durum söz konusu ise, law kelimesini yasa ile karşılamakta bir beis görmüyorum. Nitekim antik çağa ve hatta orta çağa ilişkin tarih ve felsefe metinlerini çevirirken çoğunca hukuktan ziyade yasa kelimesinin tercih edildiğine şahit oluyoruz, bu tercihe yanlış demek mümkün değil. Çünkü bu bağlamda hukuk kelimesini kullandığınız zaman kelime bugünkü anlamıyla kodifiye edilmiş bir kurallar bütününü, bir yasakoyucu organı ve etkili bir yargılama ağını akla getirebiliyor, ne var ki o dönem açısından bunlar yok.
Yani; law kelimesi hukuk, meclis tarafından çıkarılmış yasa/kanun veya bir hukuk kaynağına dayandırılan herhangi bir hukuk kuralı anlamına gelebilir. Unutmadan, meclisten çıkarılmış yasa/kanun için statute law veya statute kelimelerinin kullanıldığını da söylemeliyim. Statute law veya statute kelimeleri herhangi bir anlam karışıklığına sebebiyet vermeksizin, meclisler eliyle çıkarılmış yasa/kanun anlamına gelir. Fakat law kelimesi de birebir aynı anlamda kullanılabilir.
Bir son not: Law ve legal kelimeleri için nerede hukuk/hukuki nerede yasa/yasal karşılıklarını kullanacağını belirlemek İngilizceyi iyi bilen bir hukukçu için bile kolay değildir. Bu belirlemenin çoğunca sezgilerle ve kanıtlanması zor şekilde yapıldığını söylemeliyim. Bu konuda yalnız olmadığımı, İngilizce bilgilerine güvendiğim hukukçu arkadaşlarımla yaptığım sohbetlerden biliyorum. Eğer hukuk eğitimi almamış bir çevirmenseniz, law/legal kelimelerinin geçtiği cümlelerinin çevirisini bir hukukçuya okutup görüş almanızı tavsiye ederim. Eğer hukukçu iseniz, çevirirken sürekli “Bu ifadeyi Türkçede gerçekten böyle kullanıyor muyuz?” diye sormalı, aynı zamanda İngilizce metinde kullanıldığında oradaki kelimenin neye (hukuka mı yasaya mı) atıf yaptığını etraflıca düşünmelisiniz.
Eskişehir'de mukim, hukukçu, felsefeyle iştigal eden, edebiyat seven bir akademisyen eskisiyim.