Hukukçular arasında son zamanların gözde konularından biri, “Hukuk İngilizcesi”. Konunun gittikçe daha cazip hâle gelmesinin nedeni hiç şüphesiz artan öğrenci sayısı, dolayısıyla daralan ‘piyasa’. Bunun yanında akademik kaygı duyan öğrenciler, ‘daha çok para getiren’ uluslararası bağlantılar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başvurularındaki artış da diğer etkenler. Ne var ki ‘Hukuk İngilizcesi’ aynı zamanda bir sorun gibi de algılanıyor. Bu algının temelinde ise hukuk öğrencisinin yabancı dile olan mesafesi yatıyor.
Hukuk öğrencisi yabancı dile mesafeli çünkü hâkim, savcı, avukat olabilmek için yabancı dil bilmenin gerekli olmadığı yönünde bir kanaat var. Evet böyle bir gereklilik gerçekten de yok, ama yukarıda saydığım etkenler nedeniyle bu kanaat artık bir kenara bırakılmalı. Ne var ki çoğu hukuk fakültesinin yabancı dil eğitimi vermiyor oluşu, bu kanaati destekler nitelikte. Bir de ailelerin maddi imkansızlıklar (veya hayatın ve dünyanın gidişatın bihaber olması) nedeniyle çocuklarının en kısa sürede okulu bitirerek ‘hayata atılması’nı istemesi söz konusu. Hukuk fakültelerinin görece ağır ders programları da eklenince, eğer fakülte yabancı dille eğitim veren az sayıdaki kurumdan biri değilse, üst düzey yabancı dil yeterliliği ile fakülteye gelen öğrenci dört yıl içinde yabancı dili unutuyor, yabancı dil yeterliliği olmayan öğrenci ise fakülteden geldiğinden bir adım ileri gidememiş şekilde mezun oluyor. Meraklı, istekli, hırslı öğrenciler ise, çoğunca fakültenin son yılında bir yandan okulu bitirmeye çalışırken diğer yandan yabancı dillerini, daha doğrusu İngilizce düzeylerini dert edinmeye başlıyor.
Tabii mesele sadece İngilizce bilgisi değil çünkü hukukçular haklı olarak mesleki anlamda kullanabilecekleri bir yabancı dil bilgisine ihtiyaç duyuyor. Bu durumda genel İngilizce düzeylerini bir ölçüde yükseltmiş bile olsalar, ‘Hukuk İngilizcesi’ öğrenme ihtiyacı hissediyorlar.
Bu ülkede, ‘Yabancı dil nasıl öğrenilir?’ sorusunun cevabı, ‘Kursa giderek.’tir. En nihayetinde okullarda da verilen eğitime benzer şekilde gramer, kelime bilgisi vs dersleriyle öğrenciler yabancı bir dili okuma, anlama, yazma ve konuşma yeteneği kazanmaya çalışır. Halbuki şunu artık görmüş ve anlamış olmamız lazım: En azından Türkiye’de bu tarz öğretimle sonuç elde edemiyoruz. Yabancı dil öğreniminde elde edilen sonucun bunun için ayrılan kaynaklara nispetle çok başarısız olduğunu hepimiz biliyoruz. Genel itibarıyla yabancı dil/İngilizce öğretme/öğrenme metotlarında sorunlarımız var. Üzerine şimdi bir de Hukuk İngilizcesi konuşmak durumundayız.
İngilizce dil yeterliliğini hukuk alanında da geliştirmek isteyen öğrenciler, elbette ilk önce ‘kurs’ arayışına giriyor. Ne var ki Hukuk İngilizcesi konusunda da genel itibarıyla İngilizceyi öğrenemiyor olmamızdan ders çıkarmamız gerektiğini düşünüyorum. Temel İngilizce aşamasını hallettikten sonra her ikisinde de kurslara, derslere çok da ihtiyacımız olmadığını, en fazla çalışma stratejileri, planları, malzemeleri için rehberlik talep edebileceğimizi, hatta yeterince istekli ve azimli olunduğu takdirde, tek başına bu yükün altından kolaylıkla kalkılabileceğini düşünüyorum.
Peki ne yapmalı, nasıl yapmalı? İşte size birkaç tavsiye:
1. Anadilinizi neden ve nasıl öğrendiniz? ‘Neden?’ sorusu tuhaf gelmiş olabilir. ‘Bunun bir nedeni yok, hepimiz öğreniriz işte’ diye düşünüyorsunuz belki ama öyle değil. Dili öğreniyoruz çünkü ihtiyacımız var. Dili öğreniyoruz çünkü çıkarımız var. Dili öğreniyoruz çünkü haz alıyoruz. Kelime bilgimiz de gramer bilgimiz de hayatımızı nasıl geçirdiğimize, nelerle ilgilendiğimize, neler yaptığımızla, neler yapmamız gerektiğiyle, neler yaparak mutlu olduğumuzla, neler yapmak zorunda olduğumuzla ilgilidir. Anadilimizi öğrenmeye başlamamız tümüyle çıkarlarımızla ilgilidir. Beslenme, acıdan kaçma ve ilgi görme gibi en temel ihtiyaçlarımızı karşılamanın yolu, etrafımızdaki yetişkinlerin dilini öğrenmektir. Bu yüzden bir dili öğrenmek için o dilin konuşulduğu bir ülkeye gitmek gerektiği söylenir, büyük oranda da doğrudur. Etrafınızda sizi anlamayan insanlar bulunduğu takdirde ihtiyaçlarınızı gideremezsiniz. Onların konuştuğu dili öğrenmeye mecbur kalırsınız. Öyleyse Hukuk İngilizcesi dediğimiz şey de sizin için bir mecburiyet taşıyacak hâle gelmiş olmalı. Hukuk alanındaki İngilizce yeterliğinizi artırmaktan ciddi bir haz duymayacaksanız, öğrendiğiniz her şey geçici olacaktır. Yani sorumuz şu: Hukuk İngilizcesi öğrenmeyi ne kadar istiyorsunuz? Öğrenmek tümüyle sizin azminize kalmış bir mesele çünkü sizi zorlayacak not, aile baskısı, rekabet vs gibi etkenler çok zayıf.
2. Dili ihtiyacımız olduğu için öğreniyoruz ama aynı zamanda dile maruz kaldığımız için de öğreniyoruz. Bu ‘maruz kalma’ durumunun bir kısmı çocukluğumuzda pasif konumda olduğumuz zaman söz konusu olur. Etrafımızda birileri sürekli konuşur, onları sürekli dinlemek zorunda kalırız. Hatta dinlemeye, konuşmaya zorlanırız. Bu durum okul ve dâhil olduğumuz sosyal çevrelerde de devam eder. Ya da işimiz gereği dile maruz kalırız. Yahut da zevk aldığımız faaliyetlere katıldığımız için maruz kalırız dile; kitaptan, şiirden, sinemadan haz alırız mesela ve dile maruz kalırız. Dile ne kadar maruz kalırsak, o kadar çok, o kadar hızlı. o kadar iyi öğreniriz dili. Yabancı dil öğreniminde yurt dışına gitmenin faydası burada da ortaya çıkar. Dile maruz kalmaktan kurtulamazsınız. Eğer yurt dışına gidemiyorsanız, kendinizi zorla dile maruz bırakmalısınız. Ezberlemek de bununla ilgilidir. Maruz kalamıyorsanız, defalarca tekrar edersiniz. Bir kelimeyi, kalıbı, kullanımı hakkıyla öğrenmek için defalarca tekrar etmeniz gerekir. Öyleyse Hukuk İngilizcesi öğrenirken unutmamanız gereken şey, okuduğunuz metinleri dönüp tekrar tekrar okuma gerekliliğidir.
3. İnsan kullanmadığı takdirde anadilindeki pek çok kelime ve kuralı dahi unutabilir. Dolayısıyla ne İngilizceyi ne de Hukuk İngilizcesini kolayca ve kısa sürede öğrenebileceğinizi düşünebilirsiniz. Öğrenmek istediğiniz dile veya Hukuk İngilizcesine sürekli maruz kalmalısınız. İki ay çalışıp üç ay ara vererek yabancı dil öğrenilmez.
4. Dil öğrenmek kültür öğrenmektir. Kelimelerin anlamlarına daha iyi vakıf olabilmek, en iyi kullanımı kavrayabilmek için öğrendiğiniz dilin kültürünü de öğrenmek zorundasınız. Kimi zaman, hatta çoğu zaman, Türkçe kültür üzerine giydirilmiş bir yabancı dil eğitimi, ne dili anlamayı ne de kalıcı bir öğrenmeyi mümkün kılıyor. Öğrendiniz dilin kültürünü öğrenmek adına zamandan kazanmak için anadilinizi de kullanabilirsiniz. Mesele genel İngilizce ise, İngiliz ve Amerikan edebiyatından öyküler, romanlar; tarih kitapları okuyabilir; müzik dinleyebilir; dizi veya film izleyebilirsiniz. Elinizden geldiğince İngilizce kaynaklarla çalışırsanız, daha hızlı mesafe kat edeceğiniz muhakkak. Hukuk İngilizcesi için de aynı şey söz konusu: Hukuk İngilizcesi, Amerikan veya İngiliz hukuk kültürüne vâkıf olmayı da gerektiriyor. Üç beş kelime öğrenerek Hukuk İngilizcenizi ilerletemezsiniz. Ülkenin siyasi yapısını, tarihini, kültüre ilişkin temel unsurları biliyor olmalısınız. Daha doğrusu, Hukuk İngilizcesi öğrenme maceranızın içine bu konuları da eklemelisiniz.
5. Diller dünyayı farklı şekillerde isimlendirir ve sınıflandırır. İki doğal dil arasında birebir eşleşme bulunmaz. Nesneler söz konusu olduğunda bir ölçüye kadar benzerlik söz konusu olabilir ama her hâlükârda nesneler, olaylar ve eylemler farklı dillerde farklı şekilde isimlendirilebilir. Kültürler içinde inşa edilen kurumlar söz konusu olduğunda farklılıklar artar. İki farklı kültürün kurumları dışarıdan bakıldığında özdeş gibi görünse de, iç işleyişlerinde büyük farklılık gösterirler. Aynı kaynaktan gelen dinleri düşünün. Farklı kültürel süreçlere tabi olmaları nedeniyle Hıristiyanlıktaki ve İslam’daki kavramlar birebir aynı değildir. Hukuk söz konusu olduğunda da aynı şey geçerlidir. Ayrıntılara inildikçe, Türk hukukunda kullanılan bazı kavramların birebir karşılığını İngilizcede bulamayacağınızı anlarsınız, aynı şekilde, İngilizcede gördüğünüz bazı hukuk kavramlarının da Türkçede birebir karşılığı yoktur çünkü tarihiyle, sistemiyle, pratiğiyle ortada birbirinden oldukça farklı iki hukuk kültürü vardır. Öyleyse Türkçe düşünüp İngilizce konuşmak nasıl saçma sonuçlara yol açabiliyorsa (‘chicken translate’ veya ‘milk port’) Türk hukukunu düşünüp Hukuk İngilizcesinde mesafe kat etmeyi beklemek de o kadar anlamsızdır.
6. Bununla birlikte Hukuk İngilizcesi öğrenirken ‘temel hukuk bilgisi’ne sahip olmanın önemli olduğunu da unutmayın. Anadilinizde öğrendiğiniz, hukuk öğretimi sırasında edindiğiniz pek çok şey Hukuk İngilizcesi çalışırken size yardımcı olacak. Sadece hukukta değil, başka alanlarda çalışmak istediğinizde de aynı durumla karşılaşacaksınız. Kısa bir anı: Hukuk fakültesinden mezun olup hukuk felsefesi ve sosyolojisi anabilim dalına asistan olarak atandığımda ilk karşılaştığım hocam elime Semiotics and Legal Theory isimli bir kitap tutuşturmuş ve okumamı istemişti. O kitabı okuma macerası altı yol sonra yazımını bitireceğim doktora teziyle sonuçlanacaktı ama kitabı elime ilk aldığımda neredeyse hiçbir şey anlamamıştım. İlk önce sorunun genel İngilizce bilgimde olduğunu düşündüm. Kısa sürede şunu anladım: Asıl sorun, konuyu bilmememde idi. Ben de oturdum Türkçe kaynaklardan dilbilim ve göstergebilim çalıştım. Konuyu öğrendikten sonra İngilizce metin okuma sorunum büyük ölçüde çözülmüştü. Geriye sadece kelime öğrenmek kalmıştı. Unutmayın: Bir disiplinin terminolojisini öğrenmek sadece kelimeleri ezberlemek anlamına gelmez, bilakis, konuyu öğrenmek anlamına gelir. Genel itibarıyla hukuk bilgisine sahip olmanız, genel itibarıyla hukuk bilgisine sahip olmayan bir kişiye oranla daha hızlı ve kolay Hukuk İngilizcesi öğrenmenize yarayacaktır. Ancak bir önceki bir maddede anlattığım hususu da aklınızdan çıkarmayın: Türk hukuk sistemini biliyor olmanız, kimi zaman Hukuk İngilizcesini anlamakta zorlanmanıza neden olabilir. Yeri geldiğinde hukuk bilginizi sıfırlamayı bilmelisiniz.
7. İyi güzel de, diyeceksiniz belki, nereden başlamalıyız? İnternetin icadıyla yabancı dil öğrenimi konusunda kaynak sıkıntısı çekme derdi bitmiş durumda. İnternette ilginize, hedeflerinize, düzeyinize göre sayısız kaynak var. Kendi durumunuzu en iyi siz bileceğinizden, kendinize uygun kaynakları da kendiniz bulmalısınız. Bunun için harcayacağınız vaktin çok öğretici olacağını da kesinlikle unutmayın ve bunu vakit israfı gibi görmeyin. Ama kaynaklara ulaşırken de kendinizi aptal görme hatasına düşmeyin. Dil öğretimi kitapları, muhataplarını aptal gibi görür. O dile yeni başladığınızda sanki hiç muhakeme gücünüz yokmuş gibi davranır kitaplar size. Siz, hakiki olanı talep etmelisiniz. Şöyle anlatayım: Okullarda ve kurslarda öğretilen İngilizcenin işe yaramamasının nedeni, bir noktadan sonra, hakiki olmayan bir dille yazılmış olmalarıdır. Okuduğunuz metinler, diyaloglar çoğunca gerçek hayatta karşılaşmayacağınız kalıplara, kullanımlara yer verir. Çünkü siz öğrencisinizdir ve bu metinler dili sizin için basitleştirmeye çalışır. Siz o basitleştirilmiş metni okursunuz, dili o şekilde öğrenirsiniz, ama gerçek bir kitap aldığınızda o metni anlayamazsınız. Çünkü size hiç gerçek metin okutulmamıştır. Halbuki anadilinizi, ‘okul saçmalıkları’ başlayana dek çoğunca ‘hakiki’ metinlerle öğrenirsiniz. Metinler, yani masallar, şiirler, tekerlemeler, bilmeceler; etrafınızdaki yetişkinlerin konuşmaları; televizyondan şahit olduğunuz diyaloglar hep hakikidir. İyi edebiyat metinleri okuyanların anadillerini daha iyi, daha kolay, daha hızlı öğrendiğini biliniz. O hakiki metinler içinde elbette bilmediğiniz şeyler vardır; kimi zaman sorarak, kimi zaman kendi muhakeme gücünüzü kullanarak, kimi zaman doğru kimi zaman yanlış şekilde anlarsınız, yanlış anladıysanız gün gelir doğrusunu öğrenirsiniz. Ama karşılaştığınız metinler hep hakikidir. Hep Cin Ali kitapları okuyarak Ömer Seyfettin anlayamayız değil mi? İkinci dil öğrenirken, en temel gramer kurallarından sonra artık Cin Ali tarzı kitaplara ihtiyacımız yok. Anadilini öğrenmiş, muhakeme gücüne sahip bir yetişkin, yabancı dildeki hakiki metinlerle savaşmalı. Dolayısıyla tavsiyem, ‘Legal English’ başlıklı kitaplardan, hele de anadili İngilizce olmayanların yazdıklarından uzak durmanız. Anadili İngilizce olanlar tarafından anadili İngilizce olanlar için yazılmış farklı seviyelerde onlarca kitabı, makaleyi internette biraz dolaşarak bulabilirsiniz.
8. Kaynaklar konusunda ‘video’lara değinerek tavsiyeleri bitirmiş olayım. Yine internetin icadıyla, Amerika, İngiltere veya Avustralya’daki hukuk öğrencilerine veya sıradan vatandaşlara hukuk anlatan pek çok kanal veya video bulabilirsiniz YouTube’da. Artık İngilizce otomatik alt yazı seçeneği de var. Anlayıp anlamadığınız önemli değil, vakit buldukça izleyin. Anlamaya çalışın. Tekrar tekrar dinleyin. Not çıkarın. Bir videoyu eksiksiz anlayıncaya kadar uğraşın. Dinlemek önemli çünkü öğrenmeyi pekiştirmek için farklı kanalları harekete geçirmeniz gerekiyor.
9. Son bir not: Hevesli, meraklı pek çok hukukçuda ‘ben yapamam’ korkusunu gördüm. Anadilini öğrenebilmiş birisinin bir başka dil öğrenmesinin önünde kendi korkusundan başka hiçbir engel yoktur. Anadilinizi öğrendiyseniz, hatta çok okumayı ve ezberlemeyi gerektiren hukuk gibi bir alanda eğitim alıyorsanız, yeni bir dili, o dilin hukuk altdilini de pekâlâ öğrenebilirsiniz. Kendinize haksızlık etmeyin.
Kolay gelsin.
Eskişehir'de mukim, hukukçu, felsefeyle iştigal eden, edebiyat seven bir akademisyen eskisiyim.